Yargıtay-AYM krizinin perde arkasında neler yaşandı?
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hak ihlaline ilişkin kararını uygulamaması, yüksek yargıda “anayasa krizine” yol açtı. Kararın ardından Anayasa Mahkemesi’nden herhangi bir açıklama gelmezken, DW Türk, kararın perde arkasını yargı lobilerinde araştırdı.
Buna göre Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nde Atalay kararını veren heyetin özel olarak seçildiği öğrenildi. Dairede 18 üye görev yapmasına rağmen Daire Başkanı, milliyetçi kanada yakın üç üyeyi, “yargıdaki İstanbul grubu”na yakın bir üyeyi Atalay belgelerini incelemek üzere görevlendirdi. Aksi görüş belirtmiş olabilecek diğer üyelerin ise bu karardan haberleri olmadığı belirtildi.
Özel olarak seçilen beş kişilik daire heyetinin kararın yazılması için hafta sonu Yargıtay’da çalıştığı öğrenildi.
Kararın arkasında Anayasa Mahkemesi’ne yönelik üç tepki etkili oluyor.
DW Türkçe’nin görüştüğü Yargıtay’ın bazı üyeleri, son dönemde Anayasa Mahkemesi’nde rahatsızlık yaşandığını ifade etti.
Kaynaklar, “Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru sistemiyle kendisini muhteşem bir istinaf mahkemesi olarak görmeye başladı. Yargıtay’ın yıllar içinde oluşan içtihatlarıyla verdiği kararlar, ‘yüksek mahkeme gibi’ resmen Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu. Bu nedenle Mahkeme yetkisini aşmıştır. Yine Anayasa Mahkemesi, “Meclis bunu değiştirip yeni bir norm oluşturmuştur. Ancak Anayasa Mahkemesinin görevi bireysel başvurulardaki hak ihlallerini karara bağlamaktı. İhlal varsa tazminat ödenir. Ancak Yargıtay’ın yeniden yargılama kararıyla kararlarının yok sayılması burada rahatsızlık yaratıyor” dedi.
Ancak Yargıtay’da çoğunluk gibi düşünmeyen üyeler de var. DW Türkçe’nin görüştüğü bazı üyeler, Anayasa Mahkemesi’ne yönelik eleştirilere katılsalar da dairenin bu karara uymamasının yanlış olduğunu düşünüyor.
Anayasa Mahkemesi’nin geçtiğimiz ay Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarına yapılan artışı iptal etmesinin Yargıtay’da özellikle tepkiye yol açtığı öğrenildi. Direnme kararının arkasında Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının da etkili olduğu belirtiliyor.
Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne sert tepki göstermesinin sebeplerinden birinin de, İskenderpaşa Cemaati geleneğinden gelen Hakyolcular ile “İstanbul Grubu” ile milliyetçiler arasında yargıda yaşanan iktidar mücadelesi olduğu söyleniyor. Lobilere göre bu karar aynı zamanda 2 Şubat 2023’te yapılan Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarına yönelik bir “misilleme” olarak da yorumlanıyor.
AYM başkanlık seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği İrfan Fidan seçimi kazanamadı ancak Hakyolist grubun desteğiyle Zühtü Arslan yeniden lider seçildi. Dönemin TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Arslan lehine lobi yaptığı ve bu seçimde etkili olduğu yönünde söylentiler vardı. Özellikle İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilememesi, yargı ve yürütme içinde “şahin politikalar” izleyen kesimlerde hayal kırıklığı yarattı.
Yargıtay’ın bu kararının amacı nedir?
Yargıtay lobilerinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu kararına direnmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’nin yeniden ihlal kararı verdiği ve bu kararın uygulanması gerektiği belirtildi.
Bu nedenle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Can Atalay dosyasını özellikle Yargıtay’a göndermesinin “bilinçli bir tercih” olduğu söyleniyor. Burada amacın “Anayasa Mahkemesi’nin bu yetki aşımını” bir yüksek mahkeme kararıyla sınırlamak olduğu kaydedildi.
Yargıtay’a göre sorun nasıl çözülebilir?
Yargıtay’da direnme kararına destek veren üyeler, sorunun çözümü için özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne işaret ediyor. Yargıtay, “Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin yetkilerini sınırlayacak” anayasal veya yasal düzenlemelerin gelecekte benzer krizlerin önüne geçeceği görüşünde.
Kaynaklar, MHP’nin Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki yapı ve yetkilerinin değiştirilmesi yönündeki olumlu görüşüne işaret ediyor. Kaynaklar, yüksek yargıya Anayasa Mahkemesi kararlarını denetleme yetkisi verilmesini istiyor.
Can Atalay için başka yol var mı?
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında yaşanan krizin ardından gözler Can Atalay cephesine çevrildi. Atalay’ın avukatları, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin ihlal kararına uymaması nedeniyle bir kez daha Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunacak.
Anayasa Mahkemesi’nin bu başvuru üzerine yeni bir ihlal kararı vermesi bekleniyor. Bu durumda Atalay’ın tahliye ihtimali gündeme gelecektir. Ancak Yargıtay’ın ikinci ihlal kararına tekrar direnip direnmeyeceği bilinmiyor.
Yargı içerisinde hangi gruplardan bahsediliyor?
Yargıda Berat Albayrak’a yakın olduğu iddia edilen hakim ve savcılar ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı avukatlarının yer aldığı oluşuma İstanbul Kümesi adı veriliyor. Bunlar arasında Anayasa Mahkemesi üyesi İrfan Fidan, Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz ve HSK Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Akif Ekinci’nin de yer aldığı iddia ediliyor.
Nakşibendi Tarikatı’na bağlı İskenderpaşa Cemaati’nin bir kolu olan Hakyol Vakfı (Hakyolistler) kökenlilerin de yargı içindeki etkili grupların başında yer aldığı tahmin ediliyor. Yine Nakşibendi Tarikatı’ndan gelen Menzil Cemaati de yargıda kendine yer bulan gruplardan biridir. Bu topluluk yargıya çoğunlukla MHP üzerinden girerken, yüksek yargıda da önemli bir örgütlenme dikkat çekiyor.
DW Türkçe’ye VPN üzerinden nasıl erişebilirim?